İTÜ, Bilginin Gücü. Bilginin gizemli gücüydü bizleri yurdun en uzak köşelerinden çekip İstanbul'a, İstanbul Teknik Üniversitesi’ne getiren. Aradığımız bilginin orada olduğunu duyumsuyorduk. Ulaşılması zor bir erek idi başlangıçta. Kalabalık bir kent; ilk kez İstanbul'dayım ve Taksim'den Gümüşsuyu Caddesi'ni izleyerek aşağı doğru yürüyorum babamla birlikte. Boğazın görünen küçük bir bölümü gümüş gibi parlıyor aşağıda iki bina arasından. Biraz daha inince siyah büyük dolgun harflerle yazılmış İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ yazısını okuyorum uzaktan. Hem büyülenmiştim hem bacaklarım titremeye başlamıştı. Sözcüklerle nasıl anlatılabilir bilemiyorum. Lise 1'de başladı macera sanırım. Geometri öğretmenimiz önünüze gelen problemi çözene kadar uğraşacaksınız, gecesi, gündüzü, cumartesisi, pazarı yok bunun demişti. Hazırlıklar böyle idi; kafamızın arkasında bir yerlerde de olabilirse en yüksek puanı isteyen inşaat. Sınava girdik kıymıklı bir tahta üzerinde ve silinemez kopya kalemle. Üç geometri sorusu. Çözdün çözdün, çözemedin bu iş biter. Üçünü de çözdük de kimya ile fizikten ertesi gün çıktı mı bize hiç okutulmayan yerler. Kan ter içinde kalmıştım; burulmuştu içim. ODTÜ hazırlığa haber geldi; İTÜ'yü kazanmışım. Etrafıma geldi insanlar; sonra, zor geometri sorularını dayadılar burnuma. Eee İTÜ'yü kazandıysan çözebilmelisin bunları. Nasıl bir güç nasıl bir moral bilinmez. Çözmüştüm. Hızlı geçti yıllar, öğrenmek, daha çoğunu öğrenmek istiyorduk. Sanki ilahlar ders veriyordu. Bize özgüven kazandırıyorlar, bu özgüven sanki bilinçli bir ayrıcalığa dönüşüyordu. Alıyorduk İTÜ’den ve toplumdan; ne kadar çalkantılı olursa olsun ortam. Bilgi edinmekti esas olan öğrenmek ve düşünmek. Zamanı çabuk geldi topluma vermenin, alınanları geri ödemenin, İTÜ’nün gücüne güç katmanın; gördüğümüz buydu öncekilerden. İTÜ'de bilgi üretmenin ve yaymanın, özveriyle çalışmanın zamanıydı artık. Burada var olmuş gibiydik, burada büyümüştük. Gidip gördük başka başka yerleri de; aldık geldik gördüklerimizi yeni birer soluk gibi ürettik, çoğalttık bilgiyi burada, yuvamızda. İTÜ bizim yurdumuz, evimiz, İTÜ bizim tatlı şirin evimiz. Her köşesinde emeğimiz, her köşesinde başkalarının bilemeyeceği anılarımız. Sevmek, vermek demektir; bilirsiniz. İTÜ'yü seviyorsanız, bu toplumu seviyorsanız emeğinizi, zamanınızı, hayatınızı seve seve adarsınız. Bunu gerçekleştiren pek çok İTÜ'lü var. Benim gibi onlar da önce büyük bir sevinç duydular İTÜ'lü olmaktan, şimdi gurur duyuyorlar. İTÜ'lü olmak, bilgili olmak demektir; İTÜ'lü olmak, efendi olmak demektir; kısacası İTÜ’lü olmak adam olmak demektir.
Prof. Dr. H. Faruk KARADOĞAN
1966, İnşaat Fakültesi / İnşaat Mühendisliği Bölümü Mezunu
2004-2008 İTÜ Rektörü